Yedi yılda intihar oranı iki katına çıktı: Genç kadınlar giderek artan sıkıntı çekiyor

Fransa'da intihar oranı 1980'lerden beri düşüşte olmasına rağmen 2018'de tekrar yükselmeye başladı ve 2021 ve 2022'de tırmanmaya devam etti. Araştırma, Çalışmalar, Değerlendirme ve İstatistik Müdürlüğü'nün (Drees) 25 Şubat Salı günü yayınladığı rapor, "önceki eğilimleri hızlandıran ve güçlendiren" Covid-19 salgınına işaret ediyor.

2022 yılında 9.200 kişi intihar etti ve kaba intihar oranı 100.000 kişi başına 13,4 ölüme ulaştı. Bu oran 2020'de 13,1, 2021'de ise 13 idi.

Sağlık Bakanlığı, özellikle son yıllarda "genç kadınlar arasında artan rahatsızlık" konusuna dikkat çekerek, durumu "endişe verici" olarak niteliyor. 25 yaş altı kadınlarda intihar oranı 2015-2022 yılları arasında iki katına çıktı. Ayrıca 2017'den bu yana "ergen kızlar ve genç kadınlar arasında kendine zarar verme nedeniyle hastaneye yatışlarda benzeri görülmemiş bir artış" yaşanıyor. Bu artışa intihar girişimleri ve kendini kesme gibi intihar dışı kendine zarar verme eylemleri de dahil.

Bu artış 2016 yılından itibaren gözlenmeye başlamış, 2020 yılından itibaren hızlanarak devam etmiştir. 2023 yılında 15-19 yaş aralığındaki her 100 bin genç kadından yaklaşık 516'sı kendine zarar verme suçundan hastaneye kaldırıldı. Bu oran, 2017'ye göre %46'lık bir artışı temsil ediyor ve erkekler arasında gözlemlenen oranın dört katından fazla.

Savunma ve Vatandaşlık Günü (ESCAPAD) sırasında yapılan sağlık ve tüketim anketine göre, 2022 yılında Fransa'daki genç kızların yaklaşık dörtte biri yıl içinde intihar düşünceleri yaşadığını ve yaklaşık %5'i yaşamları boyunca kendilerini hastaneye götüren intihar girişiminde bulunduklarını bildirdi. Raporda alıntılanmıştır.

Drees, olgunun cinsiyetçi doğasını açıklamak için, genç kızların maruz kaldığı cinsiyetçi ve cinsel şiddet veya sosyal ağlarda karşılaştıkları "toplumsal cinsiyet yasakları", stereotipleştirilmiş güzellik standartları ve kadın bedeninin cinselleştirilmesi gibi çeşitli hipotezler ortaya koyuyor.

İstatistik kurumu, genel nüfusta intihar girişimlerinin kadınlarda belirgin şekilde daha sık görülmesine rağmen, intihar nedeniyle en sık ölenlerin erkekler olması nedeniyle bir "cinsiyet paradoksu"na dikkat çekiyor. Ve genç kadınlar, intihar eğiliminin en düşük olduğu cinsiyet ve yaş kategorisi olmaya devam ediyor.

2023 yılında, genel olarak istikrarlı seyreden kendine zarar verme nedeniyle hastaneye yatışlar, 30-69 yaş aralığındaki kadınlar ile 30-59 yaş aralığındaki erkekler arasında önemli ölçüde azaldı.

Sağlık Bakanlığı'nın özel ilgi gösterdiği kesim sadece genç kadınlar değil: Düşünülenlerin aksine, yaşlılar, özellikle de erkekler intihar nedeniyle ölme riskiyle daha fazla karşı karşıya. Raporda, "Gençlerle daha çok ilişkilendirilen intihar, yaşlılarımız arasında başlıca ölüm nedenlerinden biri olmasa da (...), hem kadınlar hem de erkekler arasında, bundan en çok ölenler onlar oluyor" denildi.

Gençler arasında intihar, ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor ancak aynı zamanda oranın en düşük olduğu yaş grubu da yine gençlerdir. Gençler arasında intihar oranı 25 yaşın altındakilerde 100.000'de 2,7 iken, genel nüfusta bu oran 13,3'tür. Ancak bu oran 2020-2022 yılları arasında yaklaşık yüzde 40 oranında arttı.

Drees, basın bülteninde, "85-94 yaş aralığındaki kişilerde intihar oranı 100.000'de 35,2'dir; bu oran, nüfusun tamamı için ölçülen oranın neredeyse üç katıdır" ifadelerine yer verdi.

Ve yaşlı erkekler "açık ara" en fazla risk altında olan kesimi oluşturuyor. Kadınlara göre intihar nedeniyle ölme olasılıkları 8 kat, 25 yaş altındaki erkeklere göre ise 25 kat daha fazladır.

"Ayrıca, intihar oranları 2021 ile 2022 yılları arasında önemli ölçüde artarak, 100.000 kişide 77'den 86'ya çıkıyor."

Yaşlı erkeklerde intihar davranışı genellikle "hem eşleri hem de günlük yaşamları üzerinde karar verme güçlerini kaybettikleri" zaman, örneğin bir bakım evine girdiklerinde ortaya çıkar.

Kadınlar açısından ise bu durum, "uzun bir zaman diliminde biriken rahatsızlık" ile açıklanabilir; özellikle de "ekonomik ve sosyal desteğin zayıfladığı bir dönemde, sevdiklerinin beklentileri ve dayanılmaz ev ve aile iş yükünün yarattığı bitkinlik" buna sebep olabilir. Veya "eşlerinin ölümünde onlara eşlik etme" arzularından dolayı.

Drees, bu rakamların "yaşlanan bir nüfus bağlamında, yaşlılarımızın rahatsızlığı hakkında" soru işaretleri yarattığını belirtiyor.