Klasik notaların ustaları Ayvalık’ta

Deniz Burak BAYRAK
Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi (AIMA) tarafından bu yıl 11’incisi düzenlenen Ayvalık AIMA Müzik Festivali, 25 Temmuz’da dopdolu bir programla başlıyor. 21 Eylül’e kadar sürdürülecek olan festivale, Türkiye’den ve dünyadan çok önemli sanatçılar katılacak. Festival her yıl olduğu gibi bu yıl da konserlerin yanında uzmanlık sınıflarıyla da dikkat çekiyor. Ayvalık Kültür ve Sanat Vakfı (AKSV) Kurucusu-Onursal Başkanı piyanist ve müzikolog Prof Dr. Filiz Ali festivali BirGün’e anlattı.
Geçtiğimiz yıl 10’uncu yılınızı kutlarken çok yoğun ve zengin bir program hazırlamıştınız. Bu yıl klasik müzik tutkunlarını nasıl bir program bekliyor. Öne çıkan belli bir temanız var mı?
Bu yıl, yetkin müzisyenlerden oluşan AIMA Sanat Kurulumuzla birlikte, oda müziği topluluklarını ve usta bestecilerin Türkiye’de nadiren seslendirilen yapıtlarını öne çıkaran dopdolu bir festival programı hazırladık. Açılış konserimiz Taksiyarhis Anıt Müzesi’nde gerçekleşecek ve Ayşegül Kirmanoğlu, Okan Akbaş, Seyfi Can Dağlar, Banu Selin Aşan, Eylül Umay Taş, Aykut Avcıoğlu, Çağlayan Çetin ve Deniz Yurdakul, Schubert’in 1824 tarihli Sekizli’sini seslendirecek. Bu, pek zor ve ülkemizde pek az yorumlanan bir yapıt. Ardından, geçtiğimiz yıl Yunanistan’daki paydaşımız Molyvos Uluslararası Müzik Festivali’nin açılış konserini gerçekleştiren iki genç ve yetenekli kemancı, Evangelia Koutsodimou ve Ioannis Nikolis, Küçükköy’de dinleyiciyle buluşacak. 19 Ağustos’ta, keman ustalık sınıfı eğitmenlerimiz Marc Danel ve Pelin Halkacı Akın, usta müzisyenler Yağmur Tekin, Artemis Sis Balkız, Çağ Erçağ ve Gözde Yaşar eşliğinde Brahms’ın yaylı altılısını ve Çaykovski’nin yaylı altılı için bestelediği ünlü Floransa Anısı adlı yapıtını seslendirecekler. Bildiğiniz gibi 2025, dünyada “Ravel Yılı” olarak kutlanıyor. Biz de, piyanist Emre Yavuz’la birlikte, 29 Ağustos’ta bu kapsamda söyleşili bir dinleti sunacağız. 3 Eylül’de, Emine Serdaroğlu ve Dilbağ Tokay’dan oluşan CelloPianoDuo, yeni albümleri Dreamlike’ta yer alan yapıtları Cunda’da seslendirecekler. 6 Eylül’de ise, Tilif-Yaşar-Yakar Trio, Haydn ve Mendelssohn-Bartholdy’nin piyanolu üçlü yapıtlarını yorumlayacak. Bu arada, öğrencilerimizin sahne deneyimi kazanacakları pek çok masterclass final konseri de gerçekleştireceğiz. Yani, Ayvalıklı ve Ayvalık’ı ziyaret eden klasik müzikseverleri, yine geçen yılki gibi yoğun ve zengin bir program bekliyor.
Popüler kültürün ve popüler müziğin dayatmasına karşılık klasik müzikte ısrar etmeniz sizi kitlelere ulaşma noktasında zorluyor mu?
Ana akım medya ve kitle iletişim araçlarının, geniş kitlelere popüler kültürü ve müziği dayattığı bir gerçek. Bunun önüne kolay kolay geçemezsiniz. Mevcut toplumsal ilişkiler ve yaşamın her alanına nüfuz eden piyasalaşma, böyle bir kültürü yaratıyor ve yayıyor. AIMA olarak biz ve bizim gibi kurumlar ise, iğne ile kuyu kazıyoruz. Yaşar Kemal’in Filler Sultanı’na boyun eğmeyen kırmızı karıncaları gibiyiz. Batıda ve özellikle Doğu Asya’da pek çok ülke, klasik müzik eğitimini ve bu alandaki çalışmaları etkin olarak destekliyor. Son yıllarda prestijli uluslararası yarışmalarda alınan sonuçlara baktığınızda, bu politikanın kazanımlarını görebiliyorsunuz.
DEVLET GENÇLERİN ARKASINDA DEĞİLBizde ise, maalesef tam tersi bir gidişat söz konusu. Genç yetenekler, ancak kendi üstün çabalarıyla ve biraz da şansları yaver giderse dünya sahnelerinde yer bulabiliyorlar; çünkü arkalarında eskisi kadar güçlü bir devlet destek mekanizması yok. AIMA gibi kurumlar, tam da bu noktada devreye giriyor. Zorlanıyor muyuz? Evet, kolay bir iş yapmıyoruz. Fakat usta virtüözlerle bir araya gelmesine ve sahne deneyimi kazanmasına önayak olduğumuz yetenekli gençlerin başarılarını gördükçe gururlanıyoruz ve boşa kürek çekmediğimizi anlıyoruz.
AIMA’dan habersiz birine festivali nasıl anlatırdınız? Benzer festivallerden farkınız ne?
AIMA Müzik Festivali, genç ve usta klasik müzik sanatçılarını, hem bilinçli dinleyiciyle hem de normal şartlarda nitelikli müziğe ulaşma şansı ve fırsatı olmayan geniş bir kitleyle bir araya getiren uzun soluklu bir proje. Türkiye’nin farklı beldelerinde, benzer faaliyetler yürüten çeşitli kişi ve kurumlar var. Hepsine saygı duyuyor ve gelişmelerini arzu ediyoruz. AIMA’nın farkı, kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu olan Ayvalık Kültür ve Sanat Vakfı (AKSV) bünyesinde faaliyet göstermesi olabilir. Gerçekten de, gönüllülerimizin ve emekçilerimizin olağanüstü çabalarıyla ve özverileriyle, maddi sınırlarımızın çok ötesinde bir iş ortaya çıkarıyoruz. Daha önce AIMA Masterclass’a katılan yabancı bir eğitmen, “amatör bir ruhla profesyonel bir iş yapıyorsunuz” demişti. Bu cümle, AIMA ruhunu çok güzel özetliyor.
SİYASET KÜLTÜR-SANATI DOĞRUDAN ETKİLİYORGeçen yılki söyleşimizde “Henüz tamamıyla kente özgü bir festival değiliz. Nitekim Ayvalık’ta, bütün halkın hayatına şu ya da bu şekilde dokunabildiğimiz söylenemez. Ancak bunun için çaba harcıyoruz ve her geçen yıl bu yönde yeni adımlar atıyoruz. Yine de daha yapacak çok işimiz var.” demiştiniz. Bu yıl bu konuda AIMA’nın çalışmaları var mı? Kente özgü bir festival nasıl olurdu?
Kente özgü bir festivalin, gündelik yaşam içinde halk tarafından kullanılan farklı mekânları da içermesi gerektiğini düşünüyorum. Bu, olabildiğince geniş bir kesimle temas kurabilmenin bir bakıma ön koşulu. Ne var ki, son yıllarda basında ve sosyal medyada propaganda edilen “rakı-balık-Ayvalık” anlayışının getirdiği hızlı tüketime dayalı kitle turizmi, elbette bizimki gibi kültür-sanat faaliyetlerini olumsuz etkiliyor. Bu tür bir kitle turizmi, kent yaşamını esir almasının ve kilitlemesinin yanında, ortak kamusal alanların kültür-sanat faaliyetleri için kullanımını da zorlaştırıyor. Yine de enseyi karartmamak lazım. Mesela son yıllarda pek çok genç sanatseverin de Ayvalık’a yönelmesi ve bir kısmının temelli olarak yerleşmesiyle birlikte, yeni bir dinleyici kitlesiyle buluşmaya başladık. Küçükköy’den Ayvalık kent merkezine ve Cunda’ya dek pek çok farklı yerde konserler düzenliyoruz. Gönül ister ki meydanları, ara sokakları, tarihi yapıları daha etkin bir şekilde kullanabilelim. Ancak her koşulda sermayenin talep ve çıkarlarını önceleyen egemen anlayış, en azından kısa vadede bunu gerçekleştirmeyi olanaksız kılıyor. Geçmişte sokak başında bir kahvenin önünde, kentin göbeğindeki bir hanın bahçesinde, hatta kentin sokaklarında geze dolaşa konser yapmışlığımız var. Şimdi yapmaya kalksak ne arabalardan yer bulabiliriz ne Ayvalık’ta her köşe başını tutan ticari işletmeler müsaade eder. Bir başka deyişle, ulusal ve yerel siyasa yapıcıların kararları, kültür-sanat faaliyetlerinin kapsamını ve erişim alanını da doğrudan etkiliyor.
Masterclass’lara festivalde geniş yer verdiğinizi biliyorum. Bu sınıfların sizin özelinizde festivaller için önemi nedir?
AIMA Masterclass, Türkiye’de enstrüman ustalık sınıflarının öncülerinden ve en uzun ömürlüsü. Zamanla, kendi kendini besleyen bir organizma hâline geldik. Festivalimizde konser veren pek çok müzisyenin yolu, bir şekilde, ya öğrenci ya eğitmen olarak AIMA Masterclass’tan geçmiş oluyor. Öte yandan AIMA Müzik Festivali de, AIMA Masterclass’a katılan ve başarılı bir performans sergileyen gençlerin sahne deneyimi kazanmaları açısından çok önemli. Bu gençlerin kurdukları oda müziği topluluklarına, festivalimizde öncelikle yer veriyoruz. Yine ustalık sınıflarımızın ücretsiz ve halka açık final konserlerini de, festivalimiz kapsamında değerlendiriyoruz. Bu yaz flüt, klarnet, keman, piyano ve viyolonsel olmak üzere beş masterclassımız ve dolayısıyla beş final konserimiz var. Usta müzisyenlerle bir araya gelen yetenekli gençlerin performanslarını dinlemek isteyen herkesi bu etkinliklere bekleriz.
Ayrıntılı bilgi için: www.ayvalikmusic.org
BirGün