Yakın tarihin devrimci tanığı

Adil İZCİ
Hümanizmanın Türkiye'deki önemli temsilcilerinden yazar, çevirmen ve yayıncı Vedat Günyol hakkında, öğrencisi Aydın Ergil bir yaşamöyküsü kitabı hazırladı. Cumhuriyet Kitapları tarafından 'Vedat Günyol'un Yaşamöyküsü' başlığıyla okurların beğenisine sunulan kitap Günyol'un tanıklıklarını, siyasi yaşamını ve öğretmenlik tutkusunu güçlü bir dille aktarıyor. Kitap üzerine öğrencilerinden Nesim Ovedya İzrail ve yakın dostlarından Ali Kıvrakdal ile konuştuk.
Aydın Ergil’in kitabını hepimiz okuduk. Vedat Günyol’un artık elimizde hemen hemen eksiksiz bir yaşamöyküsü var, diyebilir miyiz? İlk izlenimleriniz nelerdir?
N. O. İzrail: Vedat Günyol’un ölümünden sonra yirmi bir yıl geçti ve eserlerinin yeni baskısı hemen hemen hiç yapılmadı. Tanınırlığı ve bağlı olarak okuyucu sayısında azalma olduğu söylenebilir. Buna karşılık, Aydın Ergil’in hazırladığı “Vedat Günyol’un Yaşamöyküsü” kitabı çok kapsamlı bir eser oldu. Aydın Ergil’in eseri, Vedat Günyol Dostlarına çok iyi geldi diyebilirim.
A. Kıvrakdal: Diyebiliriz. Ancak eklemek istiyorum: Sadece bir yaşamöyküsü ifadesi biraz eksik kalır. Kitabı okuyanlar hemen fark edecekler ki bu aynı zamanda -dolaylı da olsa- Cumhuriyetimizin neredeyse yüzyıllık öyküsü.
Klasik yaşamöykülerinde izlenen yol yöntemden farklı sayılabilecek bir yol yöntem var kitapta. Öğrencilikler, okullar, görevler vb. bölüm başlıkları olabildiği gibi evler, sokaklar, piknikler, yolculuklar, tanışıklıklar, yargılanmalar, dostların ölümü vb. de bölüm başlıkları olabiliyor. Kitabı bir roman gibi de okumamızı sağlayan bir özellik bu! Sizler ne diyorsunuz?
N. O. İzrail: Kitap, gerçekte Vedat Günyol’un bizzat kendisinin yazdığı, ancak toplu bir şekilde bir arada olmayan anılarından oluşuyor. Aydın Ergil, bu dağınık duran ve Vedat Günyol’un yazdıklarından, kitaplarından, röportajlarından, söyleşilerinden, başkalarının yazdıklarından, kenarda köşede bulunan, irili ufaklı tüm kaynaklardan derleyerek bu kitabı yarattı. Dikkat edilirse, kitabın kapağında “Derleyen Aydın Ergil” yazılmış. Edebiyatta “derleme” türü vardır ve bu kitap buna iyi bir örnektir.
A. Kıvrakdal: Evet, farklı bir yöntemi var. Aydın Ergil, 1968 yılından bu dünyadan ayrıldığı 9 Temmuz 2004 tarihine kadar Vedat Günyol’un çok yakınında. Sadece öğrencisi değil, okuru, dostu, sırdaşı aynı zamanda. Böylece bu bağlılığını ilk günkü tazeliğinde devam ettiriyor. Hocayla ilgili belge, bilgi, kitap, dergi, resim, ne varsa aradı buldu, okudu arşivledi. Sanırım şu anda Vedat Günyol’la ilgili belge-bilgi en fazla onda var. Klasik bir yaşamöyküsünü aşan bir yönü var kitabın.
Vedat Bey’in bu derece ayrıntılı yaşamı, bir yandan da ülkemizin son yüz küsur yıllık tarihine (1910’lardan bugüne doğru) önemli, değerli aydınlıklar düşürüyor, diyebilir miyiz?
N. O. İzrail: İnsan yaşamlarının elbette kendine özgü yanları vardır. Buralardan tarihe gerçek malzemeler çıkar. Vedat Günyol, çocuk gözüyle, Osmanlı’nın son yıllarında yaşanan Ermeni olayları hakkında çok canlı ve somut gözlemlerini aktarıyor. Vedat Günyol’un yaşamından, güneydoğudaki okullarda küçük yaştaki erkek öğrencilerin yaşadıkları cinsel tehlikeleri, İstanbul’daki yabancı dilde eğitim veren okulları, Köy Enstitülerini, liselerdeki milli eğitimin niteliği hakkında tarihimizdeki önemli dönemeçleri canlı bilgilerle öğrenebiliyoruz. Vedat Günyol, bir dönem siyasette en ağır suçlardan sayılan, günümüzde adı bile geçmeyen Komünizm’den yargılamaları bütün sıcaklığı ile genç nesillere birer anı olarak aktarıyor.
A. Kıvrakdal: Tam da buna karşılık geliyor. Çünkü Vedat Günyol bilge bir insan. Yerelden ulusala, ulusaldan evrensele açılan yönüyle adeta evreni kucaklıyor.
Vedat Bey’in yaşamı anıt yaşamlardan! Bu değerde birisi için böyle bir kitap kotarmak hayli zor olmalı. Aydın Ergil’in bu işin üstesinden geldiğini söyleyebilir miyiz?
A. Kıvrakdal: Vedat Günyol bir okuldur. Bu yönden, Aydın Ergil kitabı hazırlarken kılı kırk yardı ve defalarca elden geçirdi. Eşi Nurdan Ergil’le birlikte uzun zaman üzerinde çalıştı, Vedat Günyol’la ilgili ne bulduysa, söyleşilerini, kitaplarını, dergilerini tekrar tekrar elden geçirdi. Yani kitap zor süreçlerden geçerek bu hale getirildi. Aydın Ergil bu işin üstesinden geldi mi diyorsunuz. Bence geldi.
N. O. İzrail: Aydın Ergil tam da bu işi kotarabilecek niteliklere sahip bir aydın kişi. Karar verdikten sonra, işinin en iyisini yapmaya çalışan ve yapan Aydın Ergil, iyi ki böyle bir işin altına girdi ve belki de bir daha bundan daha iyisi yapılamayacak bir eser ortaya çıkardı.

Kitabı okurken Vedat Bey’in yaşamının yalnız yazın – sanat – kültür ile değil, uygarlık ile de koşut gittiğini –yeniden- duyumsadım. Sizlerin bu konudaki izlenimleriniz nelerdir?
A. Kıvrakdal: Biraz önceki soruda cevabını verdiğim gibi, Vedat Günyol’u belli bir alana sıkıştıramayız. Değerli şair Haydar Ergülen’in betimlemesiyle “O, Anadolulu bir yeryüzü bilgesi. Bir eli Sokrates’te, bir eli Yunus Emre’de… Bir eli Erasmus’ta, bir eli Pir Sultan’da, Karacaoğlan’da…” İnsanla ilgili ne varsa onun uğraş alanı. Kitaplarını okuyanlar bunu hemen fark edeceklerdir. O düşündüğü gibi yaşayan bir bilgedir.
Bu yargıyı Vedat Günyol’un yanı sıra kitapta sık sık anılan Sabahattin Eyuboğlu, Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat, Bedri Rahmi Eyuboğlu için de dile getirebiliriz. Ne dersiniz?
A. Kıvrakdal: Bahsettiğiniz bu değerli kişiler Vedat Günyol’un çok yakın dostları. Beraber kitap tercüme ettiler, yayımladılar, dergi çıkardılar, Mavi Yolculuklar yaptılar, Mavi Anadolu dünya görüşünü birlikte oluşturdular. Aynı sofrada yediler, içtiler, türküler söylediler, söyleştiler, dertleştiler, çalıştılar, çabaladılar. Dünyaya iz bırakıp kalanlara selam olsun diyerek bu dünyadan ayrıldılar.
Hatta ah bu değerlerimiz için de bu bağlamda birer kitap yazılabilse, dedim. Biliyorum ki bir bütüncüllüğe öyle varabiliriz.
N. O. İzrail: Sanatta, edebiyatta, ülkemizin harcında pay sahibi olan nice isimler var. Bunlar eserler ortaya koydukları sürece el üstünde tutulmuş. Ancak, yaşam sürelerini tamamladıktan sonra, sahip çıkılmadıkları için unutulmaya başlanmış. Sözünü ettiğiniz isimler, esasen benzer dünya görüşlerine sahip, aralarında belirli bir etkileşim ve dayanışma olan sanatçılar. Vedat Günyol, biraz farklı konumda bugün. Sevenlerinden, görüşlerini beğenenlerden oluşan çok geniş bir dost çevresi hâlâ ayakta ve onu unutturmamak için çaba göstermeye devam ediyor. Dostları ve öğrencileri bu çabanın temel direğini oluşturuyor. Ölümünden sonra, Vedat Günyol yaşıyormuşçasına, sosyal faaliyetlerine ara vermeden devam ettiler. 2015 yılından itibaren destekçi kuruluşlarla birlikte daha da çoğalarak “Vedat Günyol Deneme Ödülleri”ni oluşturdular. Bu yıl, 10. yıl ve ödüller giderek genişleyen itibarlı bir çevrenin ilgi alanında verilmeye devam etmektedir. Vedat Günyol’un adı, Kartal Belediyesi, Türkiye Yazarlar Sendikası, Cumhuriyet gazetesi, PEN Yazarlar Derneği Türkiye gibi kuruluşları bir arada tutmaya devam etmektedir.
Ancak, bahsettiğiniz diğer sanatçıların ardından gelen bu derece güçlü bir desteğin olmamasının, sizin de bu soruyu sormanıza vesile olduğu anlaşılıyor.
A. Kıvrakdal: Bahsettiğiniz Sabahattin Eyuboğlu, Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat hakkında yazılan yaşamöyküleri var. Ancak, Aydın Ergil’in Vedat Günyol hakkındaki bilgi ve belgeleri gibi, ilgili biyografi yazarlarının ellerinde neler var, bilmiyorum. Bedri Rahmi Eyuboğlu hakkında bir biyografi yazıldı mı bilmiyorum. Gelininin anılarında kısmen bilgiler veriliyor.
Vedat Bey’in öğretmenlik yaşamında tüm okulların özel birer yeri var, ancak Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü en önde duruyor. Neden öyle olmalı?
N. O. İzrail: Vedat Günyol Hümanizmin temsilcisi olarak kabul görmüş. Hâlbuki o aynı zamanda sınıfsal mücadelenin bir tarafında yer alan Devrimci bir aydın. Sol denince, akla gelen bütün detaylarda Vedat Günyol solcudur. Hasanoğlan’da, çuha giysili köy çocukları ve gençlerini tanıması, onların eğitim için istekli ve çalışkan olmalarını görmesiyle, sınıfsal çelişkilere tanıklık etmiş, duygulanmış ve safını belirlemiştir. Buradan başlayan şekillenme Vedat Günyol’un yaşamının sonuna kadar devam etmiştir. Hukuk Doktoru Vedat Günyol, yaşamı için seçtiği yolda öğretmen olmayı tercih etti. Bu yolda yargılanmalar, hapislere girmeler olmasına rağmen, bellediği doğruları gençlere aktarmaya devam etti.
A. Kıvrakdal: Vedat Günyol, öğretmenlik yönünü hep öncelerdi. Uzun yaşamında, halkı eğitmeden çağdaş bir ülke kurulamayacağını denemelerinde sık sık dile getirir. Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünde öğretmen olarak çalıştığı üç yılı meslek hayatında bir başka yere koyar. Orada karşılaştığı köylü çocuklarının öğrenme isteği ve gayretleri onu hep düşündürmüş, umutlandırmış, coşturmuştur.
Tercüme Bürosu ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünde birlikte çalıştığı Sabahattin Eyuboğlu gibi eğitim ordusunun bir bireyi olarak son nefesine kadar çabalamıştır. Yaşını başını almış nice öğrencisi hocayı ölünceye kadar aramış sormuşlardır. Onun öğrencileriyle birlikte geçirdiği günlerde ne kadar mutlu olduğunun en canlı tanığı Aydın Ergil’dir. 2025 yılında 60. yılı kutlanan Burgazada 19 Mayıs buluşmaları öğrenci ve dostlarıyla bugün de devam etmektedir.
A. Ergil, “Vedat Bey’in öğrencisi olmaya, sınıfında okumuş olmak yetmez. Bu aydınlığı yansıtmak da vardır işin içinde. Hoşgörülü değilseniz, ruhunuzda karabücürlük varsa, insanları sevmiyorsanız, türküleri sevmiyorsanız, söylemiyorsanız, karanlığın düşmanı değilseniz onun sınıfında da okumuş olsanız, Vedat Bey’in öğrencisi olamazsınız.” diyor. Bu sözlerdeki idealizmi bugüne ve yarına nasıl taşıyabileceğiz?
A. Kıvrakdal: Son yıllarda artık eskisi kadar kalabalık olmasa da, 19 Mayıs’ta toplanma ve söyleşmeler devam etmektedir. Aydın Ergil’in sadece öğrencisi olmak yetmez vurgulaması, Vedat Hocanın bilge kişiliğinden etrafına yansıyan, hoşgörülü, hümanist, özü sözü bir olabilme halini dillendirmektedir. İmece, hocanın olmazsa olmaz özelliğidir. Bencillik ve hoyratlıktan uzak, saygılı ve sevgili olmayı kastetmektedir.
Vedat Bey’in kitapları bugün zor bulunuyor. Tüm yazma ve çeviri kitapları bir dizi olarak basılır mı, doğrusu pek umudum yok. Usuma bir tasarı geliyor: Bir elkitabı! Vedat Bey’in önce yazılarında yer verdiği konu ve kavramlar bir listelense; uygarlık, eğitim, kültür, sanat vb. olarak; ardı sıra da kitaplarından bu alanlardaki düşünceleri seçilse? Dilerim bir gün gözüpek biri bu konuya el atar. Ne dersiniz?
A. Kıvrakdal: Öğrenci ve dostlarının bu konuda gayretleri var. Biliyorsunuz adına konulmuş Vedat Günyol Deneme Ödülleri var. 2025 yılında, kitaplarından bazıları yayına hazırlanıyor. Temmuz ayı içinde, “Devlet İnsan mı?” başlıklı kitabı Telgrafhane Yayınlarından çıktı. Teklif güzel, ancak eli kalem tutan gayretli bir dosta ihtiyaç var. Niyetlenenler Aydın ve Nesim ile iletişime geçebilir. Yardım alacaklarından eminim.
N. O. İzrail: Ali’nin dediği gibi, gözüpek birilerini sadece beklemiyoruz. İşte, İnşaat Mühendisi, Vedat Günyol’un öğrencisi Aydın Ergil, bahsettiğiniz gözüpeklerden biri oldu. Birkaç yıl önce, Sevgili Avukat Celal Ülgen, “bir Vedat Günyol Enstitüsü kuralım” dediğinde çok anlam verememiştim. İşte Aydın Ergil’in, bu enstitünün kurucusu ve etkin akademisyeni olabileceğini şimdi daha iyi anlıyorum. Bu enstitüye uygun yeni dostları da etrafımda görebiliyorum.
Kitap kusursuz denecek olgunlukta ama bana kalırsa sonunda bir de “dizin”i olmalıydı. O kadar çok ad geçiyor ki! Hem araştırmacıların işini de kolaylaştırırdı bu dizin.
A. Kıvrakdal: “Dizin” konusu, kitabın hazırlık aşamasında gündemdeydi. Ancak baskı aşamasında ötelendiğini sanıyorum. İlerde yapılacak yeni baskılarda Aydın Ergil’in bu konuyu dikkate alacağını sanıyorum.
Aydın Ergil, Vedat Günyol’un Yaşamöyküsü, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, Mayıs 2025
BirGün