Dil Seçin

Turkish

Down Icon

Ülke Seçin

Turkey

Down Icon

Dilsel aydınlık

Dilsel aydınlık

Düşünürler, dili ulusların soyağacı, yaratıcılığın sihirbazı sayar. Avrupa’ya yaratıcı düşüncenin kapısını da ulusal diller açtı. Kökü kültüre dayanan evrensel bilincin dilsel aydınlanmayla doğduğu, gelişim tarihlerinin temel konusudur.

Bilgi alanlarının genişlemesi de beyin aydınlanmasının ürünüdür. Bu gelişimden sonra insanlığa şiir, müzik, resim gibi yaratıcılık isteyen evrensel sanatların yolu açıldı.

Yenileşme gelişimini her çağda daha da yeni kılmaya yönelik çabalarla o yolda bilim insanları, dil ustaları, renklerle, çizimlerle dünyanın çehresini değiştiren bilgeler, sanatçılar doğdu. Rönesans, bu atılımlarla doğdu.

DUYUMSAMA

Jean-Jacques Rousseu, gelişmenin temelinin, “bir insanın başka bir insan tarafından, hisseden, düşünen ve kendisine benzeyen bir varlık olarak kabul edilmesine” dayandığını 1762’de açıkladı bilim dünyasına:

“Karşısındakine duygularını ve düşüncelerini iletme arzusu ya da ihtiyacı, insana bunun yollarını aratmıştır. Bu yollar ancak bir insanın bir başkası üzerinde olabileceği tek araç olan duyulardan çıkarılabilir. İşte, düşünceyi ifade etmek için duyulur işaretlerin kuruluşu. Dilin mucitleri bu şekilde akıl yürütmüşlerdir ama içgüdü onlara sonucu esinlemiştir.”

ANLATI DİLİ

Yaşar Kemal dili anlatı sanatının evreni sayar. Ona göre çağcıl bir dil yaratımının kökeninde, her ulusun emeği yatar:

“Dili her zaman diyalogdan öte, yenemeyeceği güç olmayan büyülü bir güç saydım. Dil benim için sonsuz gücü olan, büyük bir evrendir. Dilin gelişerek insanlığı, evrenimizi yenileyeceğine, geliştireceğine, güzelleştireceğine, evrenler kurup evrenler yıkacağına inanıyorum.”

Bir başka konuşmasında da dilin yaratıcı emek isteyen yönüne değiniyor:

“Çukurova toprağı benim kendi ülkem olduğu kadar da benim romanlarım için yarattığım bir ülkedir. Romanlardaki insanları, otları, böcekleri, çiçekleri, atları, kuşları ne biçim yarattımsa, Çukurova’nın dilini yeniden yoğurarak nasıl bir yazı, roman diline çevirmişsem, kendi Çukurova’mı da öylesine yarattım.”

EYLEME GEÇİRMEK

Yaşar Kemal, romanlarını yönelttiği konularla, yaratıcı diliyle, bize özgü verilerle düşündüklerini eyleme geçirmiştir. Yaşadığı bölgenin doğayla baş başa, toprakla tırnak tırnağa savaşan insanını; masalları, deyişleri, halk söylemlerini birbiriyle kaynaştırarak anlatmıştır.

Toros Dağlarının göğe eren doruklarını, Çukurova’nın verimli topraklarını, kerpiç duvarlı evleri, zamanın taş yığınına çevirdiği Anavarza Kalesi’ni, yarattığı dilin çarpıcı betimleriyle canlandırmıştır gözümüzde. Söylemini oluşturan sözcüklerin, ay aydınlık geceleri yansıtırken de o gecelerin “kurşun geçirmez karanlığını” betimlerken de özenle seçildiği görülür.

Onu, romanlarının bir söylem mimarı kılan nedir? Hangi dil geleneğinden beslenmiş de karınca körelerini, yılan deliklerini, kelebek kanatlarını, atların mitsel şahlanışını dile getirirken sanki bir söz büyücüsü olmuş?

Yaşar Kemal, ulusal dilden beslenmekle kalmadı, Osmanlıca diye adlandırılan karmaşık dilin karşısında Anadolu halkının dilini çağcıl kıldı.

Cumhuriyet

Cumhuriyet

Benzer Haberler

Tüm Haberler
Animated ArrowAnimated ArrowAnimated Arrow